Saturday 25 October 2008

TUHAFLIK

Geçtiğimiz haftalarda Contemporary Art’da, Balkan Naci İslimyeli’nin son işlerinin yer aldığı "Tuhaflıklar Tarihi I" adlı sergiyi görmüştük. Balkan Naci’nin bu son işleri Akademi’den bazı kişilere "bunlar Max Ernst’in 1930’larda yaptığı; 19.yüzyıl oymabaskılarını mukavva üzerine bastığı çalışmalarının aynısı, kopya bunlarrrr" yorumlarini yaptırdı. Bu yorumlara gülmemek elde değil; Balkan Naci, Max Ernst’in sözkonusu işlerini kendisi kadar herkesin bildiğini bilerek bu işleri yaparken eminim bu tarz eleştirilerin ortaya çıkacağını da tahmin etmiş olmalı.

Ernst’in sözü edilen işleriyle Balkan Naci’nin bu son işleri aynı estetiğe sahipken Balkan Naci, Ernst’den farklı olarak tamamen Osmanlı kültürüne gönderme yapan tuhaflıkları ele alıyor. Daha da ötesi bugünün sanatçısının, görsel kaynakları bazen biliçli biçimde geçmişin kültlerinden alarak, onlara göndermeler yaparak, onlara yaslanarak ve hatta onlarla bilinçli özdeşlikler yaratmak isteyerek ortaya koyduğunu ve bilginin kolayca ulaşılabildiği iletişim çağında bunu da saklamak için hiç bir nedeninin olmadığını biliyoruz. Ancak Akademi’den gelen sanatçılar arasında sıkça yapılan bu tarz yorumlar, bana öyle geliyor ki Akademi’nin öteden beri Bati’ya eklemlenme sürecinde izlediği kopyacı ya da dışarıdan -çağdaşlık adına- ithal edici yaklaşımını hala bu sanatçıların zihinlerinde taşıdıklarının ve yansıtma biçiminde dışarıya çıkardıklarının bir göstergesi olabilir. Bir radar tarayıcısı gibi baktıkları şeyleri anlamaktan çok onların kimden çalındığını tespit etme darlığına sıkışmış sanat anlayışları, bu sanatçıların elbette ki günümüz sanat üretimini anlamasına büyük bir engel oluyor.

2 comments:

Ayşe H. Köksal said...

Günlerdir yazmak istediğim şeyi şu anda büyük bir huşu ile yazıyorum.

Seda bahsettiğin bu konunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hemen her konuda bizi tıkayan bu zihniyetten nasıl ve ne şekilde kurtulunur? Belki o yüzden Kümeler bu işe yarayacak. Artık bu taklit, şu çalıntı paranoyasından çıkmış, iyi yapılan işlerin iyi yönlerini, kötü yapılan işlerin kötü yönlerini ya da her iki durumda da iyi ve kötüyü aynı terazide tartabilen bir eleştiri ve buna dayalı sanat tarihi kurulmalı...

Bu aşağılık paranoyası hakkında aslında psikiyatrist ama bana kalırsa çok iyi bir sosyal bilim analizcisi olan Vamık Volkan'ın kitap ve makalelerine bakılmalı derim...Osmanlı geçmişi için yas tutmak...Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılması için yas tutabilseydik, şimdi çok daha sağlıklı bir Türkiye olurdu...

Elif Dastarlı said...

Artık çok az sergi beni gerçekten heyecanlandırıyor. Çok az sergi, iş, eser, çalışma artık ne diyersek, hakkında yazmak isteği duyuyorum.
Balkan Naci'nin bu tuhaflıkları, tam da gecikmiş bir Orhan Pamuk "İstanbul" okumama denk geldi. Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul ansiklopedisindeki tuhaflıklardan ve bir başka Gariplikler Ansiklopedisi'nden (adı tam bu muydu hatırlamıyorum) bahsediyor Pamuk. Müthiş buldum ben bu işleri. Acayip!!!
Bir yerlere gönderme yapıyor, birşeyleri çağrıştırıyor diye hemen etiket yapıştırmak da ucubeliğin dikâlâsı bence!