Sunday 7 December 2008

Bir Sanat Yazısının Eleştirisi-dir

Bir sanatçının sergisi hakkında çalakalem yazılmış yazılar çok sıkıcı, ancak daha da sıkıcı olan sanat eleştirisine soyunan kişinin, bir sanatçının sergisini araçsallaştırıp bu sergiyi kendi siyasi ve sosyal fikirlerini yığabileceği, deyim yerinde ise kusabileceği bir alan olarak görmesi. Bu tarz yazılarda sanatçının yaptıkları değil, sanat eleştirmeni sıfatı altında yazan kişinin çarpıtılmış yorumları ve kendi gerçekliği ağır basar. Bu gerçeklik keşke aşırı yorum olabilse! Ancak sadece manipülasyon olarak orada bir yerde durmakta ve meşrulaşmaktadır.
Galeri Apel'deki 3. kişisel sergisini açan Aslımay Altay'ın "Tabankeş" adlı bu sergisini ele alan Birgün Gazetesi yazarı Erkan Doğanay adlı kişi -ki burada sanat eleştirmeni ya da yazarı olarak konuşmakta (yazmakta) dır- 2 Aralık tarihli yazısında şaşırtıcı biçimde sanatçının ve onun kavramsal çerçevesinin tamamen uzağında bir dünyanın tasvirini yapmaktadır. Öteden beri işlerinde seyahat olgusu üzerinde duran Altay bu kez sözkonusu sergisinde Abidin Dino'nun "Sinan" adlı kitabından yola çıkarak Anadolu'dan İstanbul'a "yürüyerek" gelen devşirmelerin hikayesine odaklanmıştır. Bu referans noktası, yine öteden beri seyahat olgusunu kendi kişisel seyahat deneyimlerinden ya da tarihsel ve kültürel anlatılardan yola çıkarak sorunsallaştıran sanatçı için ayırtedici bir öneme sahiptir. Ancak yazısında sözkonusu serginin çıkış noktasını yok sayan Erkan Doğanay, sanatçının bu sergisini, onun öteden beri tarihsel gelenekten beslenerek gerçekleştirdiği sanatsal tavrını bilmeden ve buna zahmet de etmeden Osmanlı'yı eleştirmek ve kalıplaşmış fikirlerini aktarmak için kullanıyor. Daha yazısının girişinde "tartışmalı bu konuyu (-ki kastettiği konu; devşirmeler ) ele alan ilk sanatçı olarak Aslımay Altay"ı kendince yüceltiyor ve ardından "Osmanlı'nın faşizan yapılanmasında zorla toplanan köleler" gibi tarihsel hatalara varan ifadelerine başlıyor. Devşirme çocukların zorla sünnet edilmesi -ki zorla olmayan sünnetten bahsetmek ne kadar mümkün- ve devşirme olayını "asimilasyon işlemi" olarak yorumlaması kadar "heykeltraş olan sanatçı"! gibi terminolojik bulanıklarla da örülü bir yazı ortaya çıkarıyor. Ancak, öyle anlaşılıyor ki Doğanay, ne Aslımay Altay'ın bugüne kadarki sanatsal yaklaşımını incelemiş ne de onun "Tabankeş" adlı sergisindeki işlerine bir kez olsun dönüp bakmış. Kalıp düşünceler kadar çağın görsel bombardımanlarıyla donanmış zihinler kuşkusuz sanattaki görsele bakmaktan uzaklar. "Sanatçı, tema olarak ‘devşirme’ olayına yoğunlaşmış ve konunun tartışılabilir genel hatlarını eserlerine yansıtmış." gibi yüzeysel bir ifade ancak bunun göstergesi olabilir.
Aslımay Altay, sergisinde Doğanay'ın anlatımı ile ne devşirmelerin acınası halini (!) ne de Osmanlı'nın devşirme konusunu sorunsallaştırmıştır; Altay, en başından beri yaptığı biçimde seyahat olgusu üzerine çeşitlenen yeni anlatıları yorumlamakta ve bunu da ele aldığı anlatıların tarihi ve kültürel yüklerinden ve doğrudan göndermelerinden olabildiğince arındırarak ve en net biçimiyle kişiselleştirerek gerçekleştirmektedir. Onun bir kaç sene önce gerçekleştirdiği sergisinde kendini bir seyyah olarak tanımlamasındaki adım, tarihsel ve kültürel olan anlatılara olan adımlarıyla kesiştiği oranda katmanlaşmaktadır. Bu açıdan Altay'ın tarihi anlatıdan yola çıkarak yaptığı işleri dahi oldukça kişiseldir ve bu onun görsel dilinde, sıkça kullandığı ve kendi kişisel dünyasından gelen simgesel formlarından da okunabilir. Hal Foster'ın dikkat çektiği biçimde siyasi sanat ile siyaseti olan sanat arasında bir ayrım sözkonusudur. Altay, Erkan Doğanay'ın anlamak istediği biçimde siyasi bir sanat yapmamakta aslında tam da karşısında; siyaseti olan bir sanat yapmaktadır. Bu siyaset oldukça kişisel bir dünyanın görselleşmesi biçiminde okunabilir. Ama okumak için sanatçıyı tanımak mümkün değilse de bakmak gerekir. İşlere bakılmadan yazılmış yazı, içinde sergi hakkında kayda değer hiçbir yorumun olmamasından da anlaşılabilir.

No comments: